Döneminin en yetenekli isimlerinden Fırat Tanış, altı sezondur “Gelin Tanış Olalım” ile kapalı gişe oynuyor. Biz de Fırat Tanış’la tanış olmamızın hikâyesine baktık.
Koyu Bilal’den Çelebi’ye…
Sahnede Abdal’ın dilinden önemli bir soru dökülüyor, “Yol mu menzil mi?” Fırat Tanış, hayat verdiği Abdal gibi yanıtı yol olanlardan. Henüz lisedeyken oyuncu olarak sahnenin o ünlü tozunu yutmaya başlamış biri. Sonrası ise şaşırtıcı değil. İstanbul Üniversitesi Devlet Konservatuvarı’na giriş ve merhaba profesyonel hayat. “Profesyonel” hayatta yürüyüşümüz de esasında tanış olmaya cesaret edip etmediğimizle ilintili. Fırat Tanış, soy ismindeki eylemi Yunus Emre’nin davetiyle örtüştürmeyi seçenlerden. Hani, iz bırakmak deriz ya onun içinde olduğu işlerde yaptığı tam da bu. Hangi diziydi o? O filmi anımsadın mı? Bütün bu görsel hücum karşısında biz de boşlukta hissedebiliyoruz. Ama bazı isimler adını unuttuğumuz filmlerden, dizilerden bir karakterle sıyrılıp çengel atıyor hafızamıza. “Geniş Aile” dizisinde en sevdiğimiz kötü olan Koyu Bilal, “Bir Zamanlar Anadolu”daki unutulmaz performansıyla Kenan, “Yeditepe İstanbul”daki Özberk, “Vay Arkadaş”taki meşhur Tik… Son olarak da “Kulüp” dizisinin ikinci sezonuna bir ışık huzmesi gibi sızan yeteneğiyle Çelebi olarak çıktı karşımıza. Yazıyor, çiziyor, söylüyor, oynuyor ve sözünü de sakınmıyor. Yolun sonunu hepimizin bildiği bu mecburi yolculukta o, yolu sanatın farklı formlarından beslenerek yürüyor. “Gelin Tanış Olalım” hem oyuncunun yolculuğuna 80 dakikalığına da olsa eşlik etmek isteyenler hem de kendi yolculuğuna dönüp bakmak isteyenler için çok anlamlı bir seyirlik.
‘Kibirli bir yerden konuşmuyor’
Prof. Dr. Semih Çelenk ise oyunla ilgili şunları söyledi: “Gelin Tanış Olalım” bir müzikal seyirlik olarak dostluk, dayanışma, tevazu, sevgi, fedakârlık, yol- yolculuk, vefa, içgörü gibi kadim kültürümüzü oluşturan ögelerin şiirler, deyişler, destanlar, türküler, kıssalar, hikâyeler, masallar yoluyla yeniden ve bugünden dile gelmesidir. Oyun, kadim kültürümüzü oluşturan bu ögelerle bugünden hikâyeyi anlatan bir Abdal’ı sahne üzerinde bir araya getiriyor. Oyun haziran ayında altıncı yılını doldurup yedinci yılına girecek. Biz başlarken 10-15 yıl oynarız demiştik. Öngörümüz gerçekleşiyor. Oyun seyirci ayırmıyor, hikâyesini herkese, ortaya anlatıyor. Kibirli bir yerden konuşmuyor. Herkesin sahiplenebileceği bir hikâye. Belki de sırrı buradadır. Oyunun zamanının geçmeyeceğine inanıyorum. 700 yıl önce Yunus’un dediğine gelmedik mi? Baksanıza, yeniden “Gelin Tanış Olalım” deme gereğini duyuyoruz. Ve bu çağrı karşılık buluyor…
Son Yorumlar