Mayıs ayında akciğer kanseriyle mücadele ettiği ortaya çıkan Billur Kalkavan, geçtiğimiz ay tedavi gördüğü hastanede hayatını kaybetmişti. Ünlü ismin 14 yıllık sevgilisi Buğra Bahadırlı, Armağan Çağlayan’ın programına konuk olarak Kalkavan ile ilişkisi ve kanserle mücadeleleri hakkında konuşarak, izleyenleri duygulandıran açıklamalarda bulundu.
Milliyet.com.tr
15 Ekim’de kanser tedavisi gördüğü hastanede hayatını kaybeden Billur Kalkavan’ın (59) 14 yıllık hayat arkadaşı Buğra Bahadırlı (38), Armağan Çağlayan’ın programı ‘Gör Beni’nin konuğu olan Buğra Bahadırlı, 14 yıllık sevgilisi Billur Kalkavan ve hastalık sürecinde yaşadıklarıyla ilgili konuşarak, duygulandıran açıklamalarda bulundu. İşte Bahadırlı’nın anlattıklarından öne çıkanlar…
“ATEŞ DÜŞTÜĞÜ YERİ YAKIYOR”
“Billur’un boşluğu çok büyük. Hayatımda hiç bu kadar yakınımı kaybetmediğim için ilk defa tuhaf bir duygu hissediyorum. Çünkü şöyle özetleyeyim, ölüm bizi ayrınca biz ayrıldık. Ölmesine rağmen sevginin bitmemesi ve hâlâ benimle devam etmesi… Benim için de yeni bir süreç. Çok ciddi bir hayat inşa ettik, Billur benim yol arkadaşım, hayat arkadaşım, hayat amacımı bulduğum yolda beraber yürüdüğüm partnerimdi. Bunu kaybetmenin boşluğu tarif edilemez. Gerçekten ateş düştüğü yeri yakıyor.”
Billur’un ruhsal olarak müthiş bir yolculuk yaşadığına inanıyorum. Biz birbirimizi o kadar çok dönüştürdük ki… Bir gün bile kavga etmedik, tartıştık tabii ki ama hiç birbirimizin kalbini kırmadık. Samimi ve şeffaftık her zaman ilişkimizde. Billur benim aşkımdı, öldü; benim için aşk oldu. O artık aşkın kendisi. Aslında aşkın, sevginin dünyadaki sureti ve yansımasıydı benim hayatımda; şimdi aşkın kendisi haline geldi bedensel olarak gittiği için.
“CENNETİMİZİ KURMUŞTUK KENDİMİZCE”
“Hayatımda bana bu kadar güvenen bir insan tanımadım. Biz onunla omuz omuza vererek bir yaşam yolculuğu yaşadık. Finansal sıkıntılar da çektik, problemlerimiz de oldu… O kadar değerli bir ilişkiydi ki, ben bu değeri hayatımın başka hiçbir yerinde yaşamadım. Birbirimizi besleye besleye cennetimizi kurmuştuk kendimizce.”
“Billur’un hastalığı sürecinde özellikle kadın doktorların bana karşı bir sempatisi oldu. Sonra bazılarıyla arkadaş olduk, konuşmaya başladık. Doktorlardan biri, ‘Ben meme kanseriyle ilgileniyorum. Erkeklerin yüzde 95’i; eşlerinin, kız arkadaşlarının hasta olduğunu duyunca kaçıyor. O yüzden size saygım çok büyük’ dedi ve ben çok şaşırdım.”
“DEPRESYONA GİRDİĞİ BİR SÜREÇ VARDI”
“Kanser haberini ilk aldığımızda, Billur’un 10 dakika kadar ‘Ölecek miyim ben?’ diye ağlayıp; depresyona girdiği bir süreç vardı. Billur’un tablosu aslında şuydu, tüm vücudu kaplamış bir tümördü, 9 bölgesinde metastaz vardı. Raporlar elimize ilk geldiğinde ve doktor arkadaşlarımıza bir şeyler sorduğumuzda, ‘Haftalarınız var’ gibi bilgiler de almıştık. Dedim ki, ‘Billur dur. Panik yapmanın bir anlamı yok. Problem nereden kaynaklanıyor, belki bulursak bu tabloyu toparlayabiliriz.’ Sonra işin onkoloji süreci başladı. Savaşma temposuna girdik.”
Maksimum 1 ay, 3 ay ömür biçtikleri kişinin 6 aya gelip; tetikler sonucunda da bilimsel olarak çok güzel bir tabloyla çıktığı ve herkesin çok umutlandığı bir yerde, başka bir şeyden hayatını kaybetmesinin üzüntüsünü yaşadık. Bu hastalığın tanısı konmadan 2-3 ay önce, Billur bana dedi ki; ‘Ben sanırım yapacağımı yaptım. Görevim bitmiş gibi hissediyorum.’ İlginç bir şekilde o bunu demeden birkaç ay önce de evde otururken, ‘Ölüm enerjisi hissediyorum’ diyordum. Ve son bir senedir hani sarıldığın kişiden sevgi enerjisi alırsın, akar ya o senin içine? Orada bir bağlantı kopuktu, kesikti. Kendisi bence yaşamla bağlantısını koparmaya başlıyordu o zaman ufak ufak. Annesini kaybetmişti, hastalık süreciyle uğraşmıştı. Ona yoruyordum.
“TABLO TERSİNE DÖNDÜ”
Öte yandan Bahadırlı, Kalkavan’ın ölüm sebebini; “Son bir buçuk hafta enfeksiyon ağırlaştığı için bilinci pek yerinde değildi. Süreci o kadar güzel atlatıyordu ki bütün tümörlerinde gerilemeler olmuştu. Vücudu kuvvetlenmiş ve kilo alıyordu. Squat yapıp dambıl çalışıyordu, hayata hazırlıyordu kendisini. ‘Güzel sonuç alıyorsunuz, mucize yaratıyorsunuz, literatüre gireceksiniz’ diyorlardı doktorları. Hiç ölmeyi düşünmüyordu, tedavisine dört elle sarılmıştı. Fakat kemoterapi hortumunun içine yerleşen bir mantar enfeksiyonundan sonra tablo terse döndü. Burada bir doktor ihmali yok, öyle bir şey söylemiyorum. 3 hafta bununla savaştı ve vücudu yoruldu. Sonunda gücü yetmedi ve kalbi durdu. O benim yarım değil o bendim. Oradan bize sevgi ve mutlulukla baktığını düşünüyorum” diyerek açıklamıştı.
