İlhan Mimaroğlu’nun “Yokistan Tasarısı” adlı kitapçığının önsözünde şunlar yazar: “Olmaması gereken dünyaların (ülkelerin) en kötüsünde yaşamak zorunda kalmak, yakın ya da uzak geçmişlerde olduğu gibi, olabilecek dünyaların en iyisini düşünme dürtüsünü sağlıyor.”
Yaşanılan yerin kötü durumda olduğunu fark etmek ve iyisini tasarlamak; kültür işidir. İnsanın doğaya uygun üretimi olan kültüre bir gün bile özen göstermemek; büyük toplumsal yaralar açar. 100 yıl önce bu hafta, İzmir’den trenle Ankara’ya yola çıkan Mustafa Kemal Paşa, sıklıkla dinlediği ve pek beğendiği İhsan Bey yönetimindeki Ertuğrul Orkestrası’nı beraberinde başkente götürmüş, makamının uhdesinde görevlendirmişti.
CEPHEDE BAŞLADI
Cephede müzik alanında her şey 15 Eylül 1921’de başladı. “Başkumandanlık Musikiyyesi”ni Sakarya cephesinde Mustafa Kemal kurdu ve Ankara’ya telgraf emri gönderdi. İsmail Zühtü Kuşçuoğlu’nun başlarında olduğu Kuvayı Milliyeci müzisyenlerle cephe müziksiz, çocuklar derssiz kalmadı. Bahriye’den firar edip Kuvvacılar’a katılan Keramettin Tuncok ve denizci müzisyenlerle “Büyük Millet Meclisi Celilesi Musikiyyesi” kuruldu. Eski Türk devletlerinden itibaren müzik topluluğu ve sancak; bir devletin bağımsızlığının göstergesi olarak düşünülen hediyelerdendi. Yeni devlet de bayrağını, marşını, müzik topluluklarını henüz cephede kurmuş ve geleneğe bağlı bir bağımsızlık mesajının altını çizmişti. En son Mudanya Mütarekesi’nde bu kahraman müzisyenler görev yaptı ve önceki hayatlarına döndü. 9 Eylül 1922’de iş; Ertuğrul Orkestrası’ndaydı.
(İhsan
Murad
Onat)
ATATÜRK SIKLIKLA DİNLEDİ
Yunan işgalinden kurtulacağını anlayan İstanbullu ecnebi iş insanları; (Ankara hükümeti ile arayı düzeltmek için de olabilir) İzmir’e gitmeye karar verdi ve (o dönemin mevzuatına uygun şekilde) Bahriye’den askeri gemi kiraladı. Özellikle İhsan Murad yönetimindeki orkestrasının da olduğu ertuğrul Gemisi”ni istedi. Ertuğrul Orkestrası”, kurtuluş coşkusunu katbekat artırdı. Dinleyenleri arasında Atatürk sıklıkla yer aldı. Ardından İzmir İktisat Kongresi’nde İstiklâl Marşı seslendirdi. İstanbul’a döndü, yoğun istek üzerine yeniden şehre geldi. Atatürk kimi törenlerde orkestrayı makamının uhdesinde görevlendirdi. Şeflik jestleriyle o günlerin en popüler müzisyenleri arasında olan İhsan Murad ve görkemli Ertuğrul Orkestrası’na, (merhum Turgut Özakman ile tahminimize göre) 2 Ağustos 1923’te beraberinde Ankara’ya gelme talimatı verdi. 29 Ekim’de Cumhuriyet ilan edildiğinde yeni devletin orkestrası başkent sokaklarını müzikle yıkadı. Görev; 6 Nisan 1924’te Zeki Üngör yönetimindeki (saraydan kalan) “Büyük Orkestra”nın devralmasıyla el değiştirdi, Ertuğrul İstanbul’a döndü, 1929’da Deniz Kuvvetleri’nde ihtiyaç kalmayınca kapatıldı. Bugünler, deli lakaplı İhsan Murad yönetimindeki Bahriyeli Ertuğrul Orkestrası’nın Türkiye Cumhuriyeti’nin başkentindeki ilk günlerinin 100. yıldönümü… Kimse Atatürk’e “Paşam cephede şimdi ne gerek var müziğe, maddi yokluk içindeki başkentte bir orkestra mı eksikti?” diye sormadı. İçinde kültür yoksa, doğaya ve insanın doğadaki varlığına uygun üretilmemişse; attığınız hiçbir adımın, hayalin değeri olamaz!