Özellikle yaşlı bireylerde, beyin hücrelerinin ölmesi sonucu hafıza kaybı ve bunamaya sebep olan Alzheimer, en korkulan hastalıkların başında yer alıyor. Uzmanlar, sağlıklı beslenme ve hareketli yaşam kadar, aileyle yenilen yemeklerin de Alzheimer’dan koruduğu uyarısına bulunuyor.
Dünya Sağlık Örgütü’nün verilerine göre, 44 milyon ile 50 milyon arasında Alzheimer hastası bulunurken, 2050 yılında bu rakamın 114 milyona ulaşılacağı tahmin ediliyor.
Bu hastalığı önlemek için koruyucu faktörlerin olduğuna dikkat çeken Nöroloji Uzmanı Dr. Gökhan Evcili, aileyle yenilen akşam yemeklerinin bile Alzheimer hastalığa karşı koruyucu etken olduğunu belirtti.
“ALZHEIMER BİR PROFESÖRÜN DE BAŞINA GELEBİLİR”
Alzheimer hastalarının sadece unutmadığını, aynı zamanda yapabildiği işleri de yapamamaya başladığını anlatan Nöroloji Uzmanı Dr. Gökhan Evcili, “Uykusuzluk ve psikolojik problemleri meydana gelebilir. Davranışsal problemler meydana gelebilir. Hasta televizyonu açabilirken, televizyon kumandasını kullanabilirken zaman içerisinde kumandayı kullanamamaya başlayabilir. Yemek yapabilen bir insan hastalığı oluştuktan sonra yemeği biraz daha eksik yapmaya başlayabilir. Mesela bu Alzheimer hastalığı bir profesör hocanın da başına gelebilir. Çok güzel slayt hazırlayabilen, öğrencilerine ders anlatabilen bir hoca, öğrencilerine ders vermekte zorluk çekebilir. Bir ressamın başına gelebilir. Hastalıktan sonra yaptığı resimler basitleşebilir. Alzheimer hastalığı sadece unutkanlıkla oluşabilen bir hastalık değil, aynı zamanda günlük yapmış olduğu aktivitelerin yani günlük yaşam aktivitelerinin ve elde ettiği becerilerin de gerilemesiyle alakalı bir durumdur” dedi.
“AİLEYLE BERABER YENİLEN BİR AKŞAM YEMEĞİ, KORUYUCU BİR FAKTÖR OLABİLİYOR”
Gökhan Evcili, sözlerine şöyle devam etti:
“Alzheimer hastalığı bizim MCI dediğimiz kavram var. Bu hafif kognitif bozukluk dediğimiz bir durum. Hafif kognitif bozuklukla başlayıp hafif demans, orta demans ve ileri demans olarak bazı bölümlere ayrılabiliyor. Bu demansların hepsinin kendine has özellikleri olmasına rağmen aslında hastaya hafif kognitif bozuklukta tanı konulmuş olması lazım. Alzheimer demansı, demanslar arasından sadece bir tanesi.
Birçok demans var ama Alzheimer demansı bunların arasında yüzde 50, yüzde 60 görülen bir demanstır. Dejeneratif bir hastalıktır, ilerleyici bir hastalıktır. Her geçen yıl ilerler ama bizim ilaçlarımız var. Bunların yavaşlatılmasıyla ilgili ilaçlarımız var. Erken tanı koyup hemen tedaviye başlamak lazım. Demans hastalığında kadın cinsiyette olmak, bazı genetik faktörlere sahip olmak, düşük eğitim düzeyi, tansiyon ve şeker gibi bazı olaylar demansla ilgili risk faktörlerdir ama bazı şeyler de koruyucudur. Yüksek eğitim düzeyi, aktif olmak, günde bir, iki bardak şekersiz Türk kahvesi içmek, aileyle beraber yenilen bir akşam yemeği bile demansla alakalı koruyucu bir faktör olabiliyor”
“YÜRÜME YETİSİNİ KAYBEDEBİLİR”
İleri seviye Alzheimer hastasının yürüme yetisini kaybedileceğini söyleyen Evcili, “Bazen yemek yeme yetisini kaybedebilir. Uyku uyanıklık düzeni bozulabilir. Hastanın ciddi bir bakıma ihtiyacı vardır. Sürekli başında birisinin olması gerekiyor. Hastanelerden destek alması lazım. Yemek yiyemiyorsa, mamalara geçiş yapmak, uyayamıyorsa ona uygun psikolojik ilaçlar yazmak lazım. Sürekli yatan hastanın yatak yarası olabilir, önlem almak lazım. İleri evrede bile bu ilaçları verelim mi keselim mi diyenler oluyor. Aslında hastanın en ileri evreye kadar bu demans ilaçlarını kullanması, onun daha iyi olmasını davranışsal olarak daha stabil olmasını da sağlıyor. Onun için ilaçları kesmeden ve hastanelerden destek alarak bu şekilde gitmesi gerekiyor” şeklinde konuştu.
Alzheimer’dan korunma yöntemlerine de değinen Evcili, “Alzheimer hastalığına yakalanmamak için sürekli aktif olmak gerekiyor. En önemli şey bu. Bunun eğitimle, eğitimsizlikle alakası yok. Dışarıya çıkıp sosyal faaliyette bulunmak, kendine meşgale edinmek gerekir. Beslenme de çok önemlidir. Akdeniz usulü diyetin, birçok hastalıkta olduğu gibi demans hastalığında da faydası var. Beslenmeye dikkat etmek, kendine meşgale edinmek, yalnız yaşamamak, bir aileyle yaşamak koruyucu olabiliyor” dedi.