Dünyada çok fazla çöp var.
Dünya Bankası’na göre 2020’de yaklaşık 2,2 milyar ton çöp üretildi. Bu miktarın 2050’ye kadar yüzde 73 artışla 3,88 milyar tona ulaşacağı düşünülüyor.
Bunların içinde en sorunlusu plastik. Georgia ve California üniversitelerinin birlikte yürttüğü bir araştırma, 1950’lerdeki ilk seri üretiminden 2015’e kadar 8,3 milyar ton plastik üretildiğini ortaya koydu.
Bu sayıların büyüklüğüne şaşırmayan biri varsa o da Mikela Druckman.
Druckman, çöp ayrıştırma ve geri dönüşüm merkezlerinde yapay zeka kullanımı üzerine araştırmalar yapan İngiltere merkezli Greyparrot adlı start-up’ın kurucusu.
“Tek bir günde tek bir geri dönüşüm tesisine gelen çöpleri bir araya getirseniz bir dağ oluşur” diyor ve ekliyor:
“Her gün tekrarlanan ve sonu gelmeyen bir süreç bu.”
Greyparrot’un yapay zeka sistemi, çöp ayrıştırma bantlarına yerleştirilen kameralarla gerçek zamanlı olarak çalışıyor.
Bugün Avrupa’da bu sistemi kullanan 50’den fazla çöp ve geri dönüşüm tesisi var.
Yapay zeka teknolojisi geçen yıl hızla ilerledi ve fotoğraf işleme yetenekleri de büyük ölçüde gelişti.
Fakat Druckman, yapay zekanın çöp fotoğrafları konusunda eğitilmesinin yine de zor olduğunu söylüyor:
“Örneğin bir kola kutusunu düşünün. Çöpe atıldıktan sonra ezilecek, pislenecek, şekli ve rengi değişecektir.
“Bu da yapay zekanın onu tanımlamasını zorlaştırıyor.”
Greyparrot’un sistemleri yılda 32 milyar nesneyi tarıyor.
Bu taramalar çöpler hakkında daha fazla bilgi sahibi olmamızı da sağlıyor.
Çöp ayrıştırma tesisi sahipleri bu sayede tesislerini daha verimli hale getirebiliyor.
Druckman “Çöp konusunda düzenlemeler yapan kurumlar da malzemelerin nasıl değiştiğini, hangi materyallerin sorunlu olduğunu ve ambalaj tasarımlarında nelere dikkat edilmesi gerektiğini bu verilerden öğrenebilir” diyor ve ekliyor:
“İklim değişikliği ve çöp yönetimini ayrı konularmış gibi ele alıyoruz fakat bunlar aslında birbiriyle ilişkili.
“Bunun esas nedeni de bir kere kullandığımız malzemelerin önemli bir kısmını tekrar kullanamamamız.
“Tüketim biçimlerimizi şekillendirecek ve ambalajların nasıl olması gerektiğini belirleyecek daha sıkı kurallarımız olursa, kaynaklarımızı daha verimli kullanabiliriz.”
Druckman büyük markaların da Greyparrot ve benzeri şirketlerin ürettiği verileri dikkate alarak ürünlerini daha geri dönüştürülebilir kılmalarını umuyor.
Ürün ambalajlarını iyileştirme üzerine çalışan bir şirket olan Footprint’in yöneticisi Troy Swope, süpermarketler ve şirketlere hizmet veriyor. Daha önce Gilette şirketinin plastik tıraş bıçaklarını bitkilerden yapılmış bıçaklarla değiştirmesini sağlamış.
Footprint’in internet sitesine bir blog yazısı yazan Swope, tüketicilerin “geri dönüşüm mitiyle kandırıldığını” söylüyor.
Üzerinde “geri dönüştürülebilir” yazan bir plastik salata kutusunu gösteren Swope, bunun ne anlama geldiğini sorguluyor:
“Tek kullanımlık plastik ürünlere kıyasla çöplüğe gömülmesi daha düşük ihtimaldir.
“Fakat plastik krizinin önüne geçmek istiyorsak ilk yapmamız gereken şey ona bu kadar bağımlı olmaktan çıkmamız.”
Druckman da şirketlerin “yeşil göz boyamasının” büyük bir sorun olduğunu anlatıyor:
“Yeşil veya ekolojik ambalajlar üzerine çok fazla şey söyleniyor fakat bunların bir kısmı gerçek değil. Bu da tüketicilerin kafasının karışmasına yol açıyor.”
İngiltere merkezli Polytag şirketi ise şirketlerin, ürettikleri plastik şişelerin ne kadarının geri dönüştürüldüğünü takip edebilmeleri için, gözle görülmeyen bir morötesi etiket sistemi satıyor.
Şişeler, belirlenmiş geri dönüşüm tesislerine götürüldüklerinde üretim bandındaki bir Polytag makinası onları tespit ediyor ve sayıyor.
Böylece Polytag müşterileri gerçek zamanlı olarak ürettikleri şişelerden kaçının geri dönüştürüldüğünü görebiliyor.
Polytag Proje Müdürü Rosa Knox-Bradley, “Şirketler bugüne kadar tam olarak kaç şişelerinin geri dönüştürüldüğünü göremiyordu” diyor.
İngiltere’deki müşterileri arasında Co-Op ve Ocado da var.
Geri dönüşümü artırmayı hedefleyen İngiliz hükümeti, 2025’te bir zorunlu depozito uygulamasına geçecek.
Süpermarketlerde satılan tüm ürünlerin fiyatına depozito eklenecek ve tüketiciler plastik, cam ve metal şişe veya kutuları marketlere yerleştirilecek makinalara götürdüklerinde depozito parasını geri alabilecek.
Fakat yine de çöplerimizi gezegene daha az zarar verecek bir hale getirmek kolay değil.
Dahası her yıl başa çıkmamız gereken yeni çöp tipleri çıkıyor.
Örneğin son dönemde yaygınlaşan e-sigaralar, geri dönüştürmesi zor bir plastik yığınına yol açtı.
Chartered Institute of Waste Management Politikalar Şefi Ray Parmenter “Bu dev bir sorun ve her geçen gün daha da büyüyor” diyor ve ekliyor:
“Özellikle tek kullanımlık e-sigaralar döngüsel ekonomiye en aykırı ürünler.”
Bu e-sigaraların içinde plastik, metal, lityum pil, işlemci çipi ve LED ışıklar gibi farklı materyallerin olması, geri dönüştürülmesini son derece zorlaştırıyor.
Elektronik ürünlerin geri dönüştürülebilirliğini artırma alanında çalışan Material Focus adlı örgütün geçen yıl yaptığı araştırmaya göre sadece İngiltere’de her hafta 1,3 milyon elektronik sigara çöpe atılıyor.
Bu her yıl 10 ton lityum pilin çöpe atılması anlamına geliyor. Bu miktar, 1.200 elektrikli araca pil sağlayabilirdi.
Parmenter “Lityum gibi malzemeleri derin madenlerden büyük zorluklarla çıkarıyoruz. Bu yüzden bunları çıkardıktan sonra kıymetini bilmemiz ve buna uygun bir şekilde kullanmamız lazım” diyor.
Druckman da e-sigaraların, düşünce yapımızın nasıl değişmesi gerektiği konusunda güzel bir örnek olduğunu vurguluyor:
“Ekonomik olarak mantıksız, her açıdan mantıksız. Tek kullanımlık e-sigaraları nasıl geri dönüştürebileceğimize kafa yormak yerine aslında neden böyle bir ürünün piyasada olduğunu sorgulamamız lazım.”
Endüstri liderleri ve siyasetçilerin, ürünleri geri dönüşüme uygun hale getirme konusunda büyük sorumluluğu olduğunu söyleyen Druckman, burada tüketicilere de sorumluluk düştüğünü ekliyor:
“Tüketicilerin yapabileceği en faydalı şey daha az tüketmektir.”